Kayıtlar

Kürtlüğün Yeni Yüzü: Paradoksu Aşmak

  Kürtler ne istiyor? Sorusu ağır bir zihinsel bunalıma işaret etmekle kalmıyor, içsel tutarsızlıklar ve sarsıcı çelişkilere de işaret ediyor.  Bu sarsıntı aynı zamanda bize “Kürt sorunu”nun otonomluğu, doğası, politik felsefesi ya da egemen ulus ile kurduğu paradoksal ilişkileri anlamamıza da olanak tanır.  Buna göre, gerek sorunun tarihi ve gerekse de egemen uluslar ile kurduğu paradoksu anlamak ve ortadan kaldırmak için her şeyden önce uygun tarzda politik bir dizi argümantasyonu değerlendirmek gerekir.  Birbirini besleyen ve rasyonaliteyi dışarıdan bırakan bu ilişki bugüne değin Kürtler açısından olumsuz birçok olayın gerçekleşmesinde etkin bir rol almıştır.   O halde Kürt politik epistemolojinin aşamadığı bu gerilimi veya paradoksu düşünmenin bir imkânı olarak konu birkaç açıdan ele alınabilir.   Bunun da öncelikli adımı duygusal ve popülist söylemlerin ötesine geçerek hem yerel hem de evrensel anlamda ulusal soruna daha sistematik bir yaklaşım öneri...

"Wilsoncu Moment"in Kürt Milliyetçiliğine Etkileri

  "Wilsoncu Moment", ABD Başkanı Woodrow Wilson’ın 1918’de açıkladığı ünlü On Dört İlke ile başlayan ve sömürge altındaki halklar için umut yaratan kısa ama etkili bir dönemi tanımlar. Wilson, bu ilkelerde ulusların kendi kaderini tayin hakkından bahsetmiş ve büyük ya da küçük, güçlü ya da zayıf ulusların kendi geleceklerini belirleme hakkına sahip olduğunu ifade etmiştir. Bu fikir, özellikle Avrupa’daki imparatorlukların çöktüğü ve sömürgeciliğin sorgulanmaya başladığı bir dönemde, Asya, Afrika ve Ortadoğu’daki sömürge halkları için büyük bir ilham kaynağı oldu. Söz konusu bu "moment", 1919’daki Paris Barış Konferansı’na kadar olan süreci kapsar. Sömürge halkları, Wilson’ı bir kurtarıcı gibi gördü ve onun sözlerini, bağımsızlık mücadelelerini meşrulaştırmak için bir fırsat olarak algıladı. Örneğin, Hindistan, Çin, Kore ve Mısır gibi yerlerde halklar, Wilson’ın ilkelerine dayanarak taleplerini dile getirdi. Ancak moment kendisinden beklenen sonucu doğurmadı ve Par...

Kürt Milliyetçiliği: İlerleme

Kürt Milliyetçiliği: İlerleme   XXI yüzyılın başında yüzyıl bitmeden milliyetçiliğin tamamen ortadan kaldırılacağına  ilişkin geniş bir inanış vardı. Ancak bütün gelişmeler milliyetçiliğe dair öngörülerin tutmadığını, milliyetçi duygularda belirgin bir yükseliş olduğunu gösteriyor. Bir başka ifadeyle milliyetçilik uluslararası politikaların en belirgin özelliği olmaya devam ediyor. Dolayısıyla etnik, dini ve ulusal kimliklerin farklı siyasi, sosyopolitik konjonktörlerde milliyetçi temelde örgütlendiği söylenebilir. Bugün dünyanın birçok bölgesinde milliyetçiliğin geri döndüğü bir durum yaşanırken Kürtlerin bu konuda somut gerçeklikler üzerinden bir çalışma içerisinde olmamaları üzüntü verici. Otoriter rejimlerin ve dikta yöneticilerin milliyetçiliği “şovenist”, “ırkçı ve “yabancı düşmanlığı” niyetiyle kullanıyor olmaları onun özünde gerici ve demokrasi karşıtı bir fikir olduğu görüşünü kanıtlamaz. Post-milliyetçilik çağında milliyetçiliği yeniden düşünme çabaları gün geçtikçe ...

İslamcılıktan Post-İslamcılığa “Aşırı Sağ”

  İslamcılık ve post-İslamcılık gibi kavram kategorilerin tartışıldığı bu zamanlarda, İslamcı siyasi partilerin iktidarıyla birlikte aşırı sağın yükseldiği görülür. Bunun anlamı, İslamcı deneyimden, niteliksel olarak farklı bir söylem ve siyasetin doğuşuna eş zamanlı olarak tanıklık etmekteyiz. Gerçek şu ki liberal, muhafazakâr, demokratik ve köktenci İslamcılığın görünür olduğu siyaset zemininde aşırı sağın güçlenmesi bir dizi tartışmayı da beraberinde getirmektedir.  Bu gelişmelerin yaşandığı vakalar her ne kadar farklı olsa da post-İslamcı trendin İslamcı ideolojik düşünceden koparak aşırı sağ ile kapsayıcı ortaklığı inkâr edilemez. Bir başka deyişle post-İslamcı düşünce ilke ve uygulamada aşırı sağ terendin büyülü havasından esinlenerek toplumsal gerçekliğini yitirmektedir. Ortadoğu’da post-İslamcılık çerçevesinde   “aşırı sağcı” hareketlerin yükselişi önemli bir tartışma konusudur.   Son birkaç yılda bu tartışmaların yaygınlaştığı söylenebilir. Söz konusu tart...

Bitmeyen Döngü!

Bitmeyen Döngü!   Kürt siyasal bilincin öyküsünü anlatma yönünde her teşebbüs, bizi Kürt ulusal mücadelesini anlamaya götürür.   Zira siyaset bir eylemdir, onu belirleyici kılan alanlar vardır. Bir ulus açısından siyaset öteki karşısında bağımsız ve egemen olmayı amaç edinen teorik ve pratik bir eylemdir. Bir bütün olarak siyasal bir eylemin toplumsallaşması buna bağlıdır. Bir ulus açısından meşruiyet siyasal ve toplumsal düzenin sağlanmasıyla gerçekleşir. Siyasalın temelini oluşturan sosyal, ekonomik ve kültürel alana ilişkin olan görüntüler siyasal aklın esasına taalluk eder. Çünkü siyasi bir eylemin belirleyici normları sözkonusu bu siyasal aklın mantığı bağlamında görünürlük kazanır.   Siyasal aklın görevi, bilgi üretmek değil, hükmetmek, yönetim ve kamu otoritesini sağlamak veya bunun kavram ve tasavvurunu ya da uygulanma biçimini açıklamaktır. Devletsiz uluslar açısından siyasal bilinç ve siyasal akıl gibi kavramların kullanış tarzı özgürlük bağlamında değ...

Kurucu özne fikrinin gerisinde yatan nedir?

  Walter Benjamin, VII. Tezinde galip gelenlerin ele geçirdiği ganimetlerin, kültürel zenginlik adı verilerek egemenlerin mülkiyetine geçirildiğini söyler. Buna karşılık Benjamin, “tarihin havını tersine taramak” ifadesini kullanır. Benjamin bu ifade ile galiplerin karşısına ezilenlerin geleneğini çıkarmanın yanı sıra tarihi kendi kaderine bırakıldığında yeni felaketler ve yeni barbarlıklar ve ezme biçimleri yarattığına dikkat çeker.   Tarihin devlet sahibi uluslarla özdeş kılınması sömürgeleştirilen öteki ulusları mevcut düzen karşısında her türlü değerden yoksun kılarak “kaderin derin mutlaklığında melankolik bir tabi olmaya yol açar.” Bu durumda sömürge uluslar kendi tarihine, kültür ve moral değerlerine karşı yıkıcı bir savrulma yaşar. Tam da burada kültürel zenginlik, ortak kültür adı verilerek süreç içerisinde tüm bu değerlerin egemenin hâkimiyetine aktarıldığı görülür. Bir diğer ifade ile egemen sömürgeciliğin ben merkezli tarihsel özne anlayışı ve bu özne üzerine inş...

Yaza Dönüşmeyen Baharlar

  Kürtlerin sahip olduğu kısmi yetkiler Cumhuriyet ile birlikte bir çırpıda rafa kaldırılır. O yıllarda Kürtler idari ve kısmen siyasi özerkliğe dayalı hâkim konumunu büyük ölçüde yitirir. Büyük sarsıntılara neden olan “devrimler”le birlikte Kürtler, Cumhuriyetin tekçi politikalarıyla karşı karşıya kalır ve tırpanlama başlar. Kısa sürede askeri otokrasiye dönüşen Cumhuriyetin Kürt politikaları hız kesmeden devam eder. Boyun eğmek istemeyen Kürtler karşı koymak istediyseler de başarılı olamadılar.  Bir başka ifadeyle, güçlü bir merkezi otoriteden ve yanı sıra uluslararası destekten yoksun olan Kürtler, hak ve özgürlüklerine ilişkin amaçlarını hiçbir şekilde gerçekleştiremediler. Ancak şu unutulmamalıdır ki, Kürtler rejim değişikliği karşısında pek çok kez belirleyici etkiye sahip ulusal mücadele örneği ortaya koydular. Kısa vadedeki yaşanan başarısızlık irdelendiğinde farklı nedenlerin olduğu göz ardı edilemez. Kürtlerin Türkleştikleri görüşü hâkim olsa da milli/ulusal duygun...